Gençlere Sesleniyorum-39 BİLMEDİKLERİNİZİ ÖĞRENİN!

Sevgili Gençler!

Cehalet, “bilgisizlik”demektir. Cehalet, arapça bir kelime olup asırlardan beri kullandığımız kelimelerden birisidir.

İnsanı, diğer varlıklardan ayıran ve üstün bir dereceye yükselten özellik, Allah’ın lütfettiği AKIL ve BİLGİ’dir.

Aklı olmayan bir insan ile sohbet yapılmaz. Anlatılanları anlamaz. Allah, aklı olmayanı muhatap kabul etmemiş, ona bir takım sorumluluklar yüklememiştir.

Bilgisiz (cahil) bir insan ile de sohbet edilmez. Bilgisiz insan, bilmediği halde bildiğini iddia eder. Ağzından çıkan sözlere dikkat etmez. Tavırlarını kontrol altına almaz. Kırıcı olur.

Cehalet, bilinçsizce hareket etmek, yaptığı işlerin veya konuştuğu sözlerin sonuçlarını düşünememektir.
Cehalet karanlığı, bilgi ise aydınlığı temsil eder.

Tarih boyunca cehalet, insanları felakete, bela ve musibetlere sürüklemiştir.

İslam’ın doğuşundan önceki yıllar, cehalet karanlıklarının en açık örneğidir.

O dönemde; bilgisizlik, cehalet, düzensizlik, het türlü taşkınlık, vahşet, kölelik, içki, kumar, zina, sefalet ve barbarlık had safhadaydı.

Herkes atalarından intikal eden mal, şeref, şan, şöhret, gelenek ve görenekleriyle üstünlük taslıyordu.
Baskınlarda gasp ettikleri mallar, başlıca geçim kaynaklarıydı.

Kuvvetli zayıfı eziyordu.

Kadın, insanlık onuruna yakışmayan duruma düşürülmüş, bir eşya gibi alınıp satılır hale getirilmişti.
Kabileler arasındaki kavgalar hatta savaşlar ileri seviyede idi.

O dönemlerde batıl da olsa putperestlik, Yahudilik ve Hırıstiyanlık yaygın olan inançlardı.

İnsanlığın Efendisi Hz. Muhammed(s.a.v) ve onun insanlara bildirdiği din, o dönemin imdadına yetişmese idi kimbilir insanlık daha ne kadar sıkıntı ve ızdıraplar çekecekti?

Butün bu olayların temelinde, bilgisizlik ve koyu bir cehalet bulunmaktadır. Bilgi ise, insanlığı huzura, saadete, aydınlığa ve mutluluğa kavuştumuştur.

Aydınlık karanlığı, Hak batılı, iman küfrü nasıl yok ediyorsa;gerçek ilim de cehaleti öylece yok eder. İlmin olduğu yerde cehalet mikropları barınamaz.

İlk insan ve ilk Peygamber Adem (a.s) den günümüze kadar insanlık tarihini incelediğimiz zaman görürüz ki; meydana gelen felaketlerin ve huzursuzlukların kaynağını genelde cehalet teşkil etmiştir.

İlimden, bilgiden nasip alamayan bir insan, ruhsuz bir ceset gibidir.

İlmin girmediği kalp ve kafa, viraneye dönmüş bir binaya benzer.

Cehalet, felaketlerin en korkuncudur.

Mevlana Celaleddin-i Rumi diyor ki; “Cahil insan, her sözünde kendini aklar. Alim (bilgili) insan ise, her sözünde kendini yoklar”

Yüce dinimiz İslam’ın, ilim öğrenme konusundaki emir ve teşvikleri oldukça fazladır.

Cehaletle savaşmak için bilmediklerimizi öğrendiğimiz ve İslam aydını olduğumuz zaman, İslam Ülkelerinin bütün problemleri ilmik ilmik çözülecek ve Müslümanlar huzura erecektir inşallah.

Dünyadaki mevkii, makamı, rütbesi, şöhreti, serveti, gücü ne olursa olsun; İslam’ın istediği gibi inanan, yaşayan, ilim öğrenen, hem dünya hem de ahret için çalışan, madde ve manada yeni gelişmeler kaydeden, her gün bir öncekinden daha bilgili ve daha kazançlı olmaya çalışan müslüman, “dünyanın en aydın, en medeni ve en onurlu insanı”dır.

Ahlaklı, faziletli, dürüst, dini ve milli görevlerini yerine getiren Müslüman, kelimenin tam anlamıyla, “dünyanın en huzurlu ve en mutlu insanı” dır.

Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

“Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab’ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resul gönderdik” (Bakara Suresi, Ayet: 151)

Kur’an; küfür ve isyan kirleriyle kararmış, imansızlıkla katılaşmış, şefkat ve merhamet duygularından mahrum ve insani düşüncelerden uzak olan kalpleri yumuşatır, hidayete açar. Kalbi, imanın barınacağı tertemiz bir mekan haline getirir.

Kur’an; ruhi bunalımlar, manevi buhranlar içerisinde kıvranıp duran, hayatından bıkmış, usanmış, artık yaşamaya dayanamadığı için intihara kalkışan, dert ve ızdıraplardan kurtulamayan insanlar, Kur’anın şifa ve rahmet kaynağından nasip aldıkları zaman derhal kötü durumlardan kurtulur, huzur ve mutluluğa kavuşur, dünya ve ahiret saadetine erişir.

Kur’an; inanarak okuyanlar için rahmet ve hidayettir. Büyük ve gerçek ilim kaynağıdır. Şifa menbaıdır. En doğru yol, Kur’an yoludur.

Kur’ana uyan asla dalalete düşmez. Çünkü o, Allah kelamıdır.

Kur’an okuyanın kalbi ve yüzü nurlanır. Fikirleri, düşünceleri berraklaşır. Bilgisi artar. Cehaletten kurtulur.
Kur’an okuyanın yüzünde İlahi nurlar tecelli eder.

Kur’anı anlayarak, düşünerek ve gereğini yerine getirerek okuyan bir müslüman ebedi mutluluğa erşir. Hem bu dünyası, hem de ebedi hayatı aydınlanır.

Kur’andan mahrum olan insan, bütün iyilik ve güzelliklerden, insanlık şeref ve haysiyetinden, insanlık meziyetlerinden de mahrum olur.

Bu da insan için felaketlerin en korkuncudur.

Cenab-ı Hak, diğer ayetlerde şöyle buyuruyor:

“Biz, senden önce de, kendilerine vahy ettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız bilenlerden sorunuz.” (Enbiya Suresi, Ayet: 7)

“…Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahipleridir ki, hakkıyla düşünür.” (Zümer Suresi, Ayet: 9)

Bilmediklerimizi öğrenmek ve İslam aydını yetiştirebilmek için önce aileden başlamak gerekir. Çünkü ilk eğitim ve terbiye ocağı ailedir.

Bu bakımdan çocukların, gençlerin maddi ve manevi olarak sağlam yetişmesi aileye bağlıdır.

Ailenin temel taşı ise anne ve babadır. Anne ve babanın çocuklarına karşı görevlerinden biri de İslam’ı en güzel bir şekilde yaşayarak çocuklarına örnek olmaktır.

İkinci eğitim ve terbiye ocağı okuldur. Okul, genç nesillere düzensiz kuru bilgiler yerine, bir toplumu veya bir milleti ayakta tutan, yükselten ve ilerleten bilgi ve düşünceler ile maddi ve manevi terbiye aşılamalıdır.

Üçüncü eğitim ve terbiye ocağı ise Cami’dir. Kaynağı Allah olmadan bir imana sahip olunamayacağı gibi, Camiden nasip almadan da İslam aydını olmak düşünülemez.

Bu açıdan, çocukların ve gençlerin mutlaka Camiye gelmeleri sağlanmalıdır.

Dördüncü eğitim ve terbiye ocağı ise toplumdur. Toplumu oluşturan fertler, ne kadar dindar, ne kadar ahlaklı, dürüst, çalışkan, bilgili ve namuslu olursa yetişen nesil de o derece sağlam olur.

İlk emri “Oku!” olan tek din, İslam Dini’dir.

Bakınız Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de ne buyuruyor:

“Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini öğreten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir.” (Alak Suresi, Ayet: 1……..5)

Yüce dinimiz İslam, okumaya, bilmediğimizi öğrenmeye, ilim tahsil etmeye büyük önem vermiştir.

“Kim ilim öğrenmek için sefere (yolculuğa) çıkarsa, o dönünceye kadar Allah yolundadır.” (Tirmizi, İlim-2) Müjdesini veren İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) dir.

Yine “İki günü eşit geçiren kimse ziyandadır” (Deylemi, Firdevs, 3/611-5910) ihtarında bulunan bizim Peygamberimiz (s.a.v) Efendimizdir.

“İlim Çin’de de olsa arayınız. Zira ilim öğrenmek (erkek ve kadın) her müslümana farzdır.” (Keşfü’l-Hafa H.No:39789) Buyurarak ilim öğrenmeyi teşvik eden Kâinatın Efendisi Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizdir.

Yüce Dinimiz İslam’ın bilmediklerimizi öğrenme konusundaki emir ve teşviklerini başka dinlerde, başka sistemlerde görmek mümkün değildir. Onun içindir ki İslam, bir kâinat nizamıdır.

Sevgili Gençler!

Geliniz zaman kaybetmeden bilmediklerimizi öğrenelim. Kur’anın rahmet ve hidayet deryasına dalalım. Yolumuzu ve hayatımızı Kur’anın İlahi nuruyla aydınlatalım.

Ahlakımızı Kur’an ile güzelleştirelim. Kalbimizi günah kirlerinden arındırarak onun feyziyle dolduralım.

Hayatımızı Kurani ilimlerle düzene koyalım. O’nun hükümlerine göre hareket edip Allah’ın rızasını kazanalım.

Kur’an ahlakıyla yaşayalım ki mahşer günü Peygamberimiz(s.a.v) Efendimizin şefaatine nail olalım.

Ömür sermayemizi iyi değerlendirelim. Bir sel gibi akıp giden zamanımızı boşa harcamayalım.

Sevgili Gençler,

Unutmayalım ki; ömrümüz sayılı günlerden ibarettir.

İnsana en büyük meziyetleri kazandıran, insana olgunluk bahşeden, içinde Allah ve Resulünün rızası bulunan ilimleri öğrenelim.

Öğrendiğimiz faydalı ilimleri nefsimizde yaşayalım. Eşimize, çocuklarımıza, yakınlarımıza ve bütün insanlara öğretip onların da hidayetlerine, doğru yolu bulmalarına, kafalarını, kalplerini, fikirlerini, düşüncelerini faydalı bilgilerle aydınlatmalarına vesile olalım.

Müslüman olarak yaşayalım ki, dünyanın en mesut, en bahtiyar, en münevver ve en mutlu insanı olalım.

&s tarafından.|2023-12-06T21:48:18+00:00Aralık 6th, 2023|Makaleler|Yorum yok

Siz de fikrinizi belirtin

Go to Top