Gençlere Sesleniyorum-84 HER ZERRE ALLAH’IN VARLIĞINI HAYKIRIYOR!…

İnsanlık tarihi boyunca bütün Peygamberler, ümmetlerine öncelikle Allah  inancını ve O kudretin bir tek olduğunu öğretmişlerdir.

Bütün semavi dinler, tevhid esasına yani Allah’ın bir tek olduğu ilkesine  dayanır.

Bu inancı, en akli delillerle anlatan ve gerçekleştiren din ise İSLAMİYET’tir. İslam’ın öğrettiği esaslara göre; Allah vardır ve tektir. O’nun eşi, ortağı,  örneği, benzeri ve dengi yoktur.

Allah doğmamış ve doğurmamıştır. Sonradan da olmamıştır. Allah’ın  bulunmadığı zaman yoktur. Allah’tan başka ne varsa, hepsi sonradan O’nun  dilemesi ve yaratmasıyla olmuştur.

Allah’ın her şeye gücü yeter. Allah’ın yarattığı her şeyde düşünebilenler için  ibretler ve hikmetler vardır.

Allah öyle yüce bir kuvvet ve kudrettir ki aklımıza gelen, hayalimizden geçen  hiçbir şeye benzemez. Her şeyden yüce, her şeyi ile yaratıcı bir kuvvettir. Biz insanlar, O yüce Kudretin nasıl ve ne şekilde olduğunu bilemeyiz. Beş  duyu organımızın gücü buna yeterli değildir.

Allah bizi, mahiyetini bilmemiz için değil, varlığını ve kudretini  kabullenmemiz, kendisine iman etmemiz için sorumlu tutmuştur. Ziya Paşa’nın dediği gibi;

“İdrak-i meali bu küçük akla gerekmez, 

Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez”. 

Buna rağmen biz, Allah’ın varlığını önce Allah’ın kelamından(Kur’an-ı  Kerim’den) öğreniriz. Sonra da düşünce ufkumuzu biraz daha genişletmek  için bilim insanlarının görüşlerine kulak veririz.

Bilim insanları, Allah’ın varlığını kabullenmede iki temel noktadan hareket  etmişlerdir:

Bunlardan birincisi, insan aklının bulduğu deliller.

İkincisi ise, Allah’ın İlahi vahyine dayanan nakli delillerdir.

Pozitif ilim üzerinde ciddi araştırmalar yaparak, bildiklerini insanlığın  hizmetine sunmuş olan bilginlerden birkaçının Allah’ın varlığı ile ilgili  görüşlerine yer verelim:

İngiliz Astronomi bilgini HARŞEL şöyle diyor:

“İlim dairesi genişledikçe Allah’ın varlığına, kudretine olan kuvvetli  deliller de artmış olur. O Allah ki, ezeli bir Yaratıcı olup kudretinin  sınırı ve sonu yoktur”. 

Ünlü bilgin PASTÖR şöyle diyor:

“Eğer bugünkü bildiklerimden daha çok bilgiye sahip olsaydım,  Allah’a imanım da o nisbette daha çok artardı. Çünkü kainatı  inceleyip gözden geçiren kimse, onda büyük bir ustalık ve ince bir  nizam görür ve varlığı idare eden kanunları yaratmış olgun bir  hikmet bulur. İnsan bu kainata bir göz atacak olursa, çeşitli hadiseler  karşısında hayretler içinde kalarak kesinlikle Allah’a inanır”. 

Modern insanlığın babası olarak kabul edilen DEKART da şöyle diyor: “Ben kendi noksanlığımı hissetmemle beraber aynı zamanda kamil  bir varlığın mevcudiyetine ihtiyaç duymaktayım. Bu duyguyu benim  kalbime O varlığın koyduğuna inanmaya mecburum ki, O da Allah’tır.  Nasıl ki, bir üçgenin köşeleri iki dik açıya eşit olduğu bence açık ise,  kamil olan Allah’ın varlığı da öyledir”. 

Bundan yüzyıllar önce büyük İslam Filozofu FARABİ de şöyle demiştir: “Alemi var eden bir etken sebep vardır. Bu sebep, varlıkların en  üstünü ve önce olanıdır. O’nu var eden diğer bir sebep yoktur. O,  kendiliğinden vardır. O, yetkindir, olgun ve tamdır. O, sebeplerin  sebebidir. Duyu ve akılla anlıyoruz ki; tabiatta bir takım değişmeler  vardır. Sonsuza kadar tükenmez sebepler bulmak imkansızdır. O 

halde, bu ilk ve etken sebebin varlığını kabul etmek gerekir. A, B’nin;  C, D’nin sebebi olabilir. Fakat A için sebep düşünemez hale gelebilir.  A, kendi kendinin sebebi olmalıdır. Bunu kabule aklımız bizi zorlar.  Çünkü A için bir sebep aradığımız zaman saçma sebepler zincirinden  kurtulamayız”. 

Farabi’den daha önce yaşayan İslam Filozofu el- Kindi şöyle demiştir: “Kainatta bulunan her şey hareketlidir. Hareket hallerinin  değişmemesidir. Her değişme, değişenin, yani cismin süresinin  sayısıdır. O halde, her değişme zaman sahibidir. Hareket olmadan  zaman düşünülemez. Öyleyse cisim, hareket ve zaman, varolma  bakımından birbirinden daha önce bulunamazlar. Oysa zaman  sonludur. Sonsuz bir fiil ve zaman varlığı düşünülemez. Öyleyse  cisim, hareket ve zaman sonludur. Sonlu olan herşeyin bir  Yaratıcısının olduğunu kabul etmek gerekir. İşte bu ilk sebep ve  yaratıcı ALLAH’tır. O hiç yok olmamaış ve olmayacaktır. O’nun  yaratıcılığı devam etmektedir. Birdir, diridir. Çünkü, O, kendisi için  sebep bulunmayan bir sebeptir”. 

Prof. Dr. Paul ERNEST ADOLF, “Allah’a iman ve tıbbi deliller” adlı makalesinde  şöyle demiştir:

“Ben Allah’a hiç kuşku duynadan inanıyorum. Bu inancım, sade bir  zihni bilginin sonucu değil, bilakis uğraştığım ilim dalının beni  doğruladığı ve kuvvetlendirdiği bir imandır”. 

Radar’ın kaşifi Dr. Robert Morris de bu konuda şöyle demiş: “Varlığını kabul ettiğimiz Allah, maddi cinsten bir şey değil ki sınırlı  duyu organlarımızla onu idrak edelim. Şu halde O’nun varlığını  fiziksel bilgi vasıtalarını kullanarak isbata çalışmamız boş bir çaba  olur.Çünkü O’nun işgal ettiği alan, fizik ilminin dar sınırları dışında  kalan geniş bir alandır”. 

Bazıları, “Ben görmediğime inanmam. Allah’ı görmüyorum ki inanayım”  diyerek güya o Yüce Kudret’in var olmadığını söylemek isterler. İşte böyle  düşünenlere en güzel bilimsel cevaptır Robert Morris’in sözleri. Biyolojik ve fiziksel yönden anlaşılmıştır ki; insanın duyguları ve algılama  gücü sınırlıdır. Mesela, insan kulağı, “6’dan az ve 12.000’den fazla olan hava  titreşimlerini algılayamaz!…

Bunun gibi, gözlerimiz bilinen 7 renge göre düzenlenmiştir. Gözlerimizin  görmediği mor ve ultra kırmızı ışınlar da vardır. Bunlardan başka tabiatta  duyularımızın habersiz kaldıkları pek çok olaylar bulunmaktadır. Mesela, manyetik ve elektriğe ait olayların varlığından duyularımız haber  veremiyor. Bilimin kabul ettikleri bu olayları göremiyoruz diye inkar etmemiz  mi gerekiyor? Bu, bilimsel düşünceye aykırıdır.

Bir atomun yapısından, bir amino asitin oluşumundan, kainatın düzenine  bakıldığında herşeyin bir uyum, bir değişmez düzen içerisinde idare edildiğini  görürüz.

Mesela güneşi ele alalım:

Hayatın kaynağı olan güneşin dış tabakası 12.000 fahrenheit sıcaklıktadır.  Dünyamızın uzaklığı, güneşe göre öyle ayarlanmış ki, bu ısı ve ışık kaynağı  hayatımızı devam ettirecek orandadır.

Bir an güneş ısısının yarı yarıya azaldığını veya arttığını düşünsek, acaba  dünyada hayat diye bir şey kalır mıydı?

Keza dünyamız, kendi ekseni etrafında saatte 1.000 mil hızla dönmektedir.  Böyle olmayıp ta 100 mil hızla dönmeye başlasa ne olurdu? Hiç şüphesiz gece ile gündüz şimdikinden 10 kat daha uzun olurdu. Böyle  olunca da geceleri soğuktan, gündüzleri sıcaktan canlı diye bir şey kalmazdı.  Halbuki dünya, öyle bir düzen ve uyumla kendi ekseni etrafında dönmektedir  ki, bize hayat kaynağı olmaya devam ediyor…

Yaratıldığı günden bugüne kadar da hiç bir aksama veya arıza olmamıştır.  Bunun bu kadar doğru ve aksamadan işleyişi bir rastlantı olarak kabul  edilemez.

Uzun yıllar Amerika Birleşik Devletleri Deniz Kuvvetlerinin Atom Araştırma  Merkezi Bölüm Başkanı olarak görev yapan Dr. Gorge Irrıl Davids’in dediği  gibi:” Bu kainatın her zerresi Allah’ın varlığını haykırıyor!…” Allah’ın varlığına, birliğine ve yüce kudretine dair bilim adamlarının akli  delillerinden daha fazla örnekler vermek mümkündür. Şimdi de Allah’ın  varlığı ve kudretiyle ilgili olan nakli deliller üzerinde duralım: İslam’da nakli delillerin kaynağı Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’anda Allah’ın varlığını  anlatan ayetlerin sayısı çoktur. Bu ayetleri incelediğimizde şu sonuç çıkıyor: 1-Kur’an-ı Kerim, Allah’ın varlığını anlatmak için pratik bir yol göstererek  insanın iç alemine, ruhsal yapısına ve organik oluşumuna dikkatleri çeker.  Bunlar üzerinde düşünmemizi ister.

2-Çevremizdeki canlı varlıklara dikkatimizi çekerek bunların yaşayışlarında  ibretler olduğunu haber verir.

3-Evrene ve evrendeki olaylara bakmamızı ister. Bunların Allah’ın varlığına ve  Kudretine delil olduğunu hatırlatır.

Şimdi konuyla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’den aldığım bazı ayetleri sunmak  istiyorum:

“Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın; Allah’tan başka  size gökten ve yerden rızık verecek bir Yaratıcı var mıdır? O’ndan  başka İlah yoktur. Nasıl oluyor da (Tevhidden küfre)  çeviriliyorsunuz?”(Fatır Suresi, Ayet,3)

Allah sizi (önce) topraktan, sonra meniden yarattı. Sonra sizi  çiftler(erkek-dişi)kıldı. O’nun bilgisi olmadan hiçbir dişi ne gebe kalır,  ne de doğurur. Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen  azaltılması da mutlaka bir kitaptadır. Şüphesiz bunlar Allah’a  kolaydır” (Fatır Suresi, Ayet: 11)

“Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar.  Güneş ve ayı emri altına almıştır.nHer biri belirtilmiş bir süreye kadar  akıp gider. İşte (bütün bunları yapan) Rabbimiz Allah’tır. Mülk 

O’nundur. O’nu bırakıp da kendilerine taptıklarınız ise, bir çekirdek  kabuğuna bile sahip değillerdir.” (Fatır Suresi, Ayet:13) “Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan  kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz o kitapta hiçbir  şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna  getirilecektir” (En’am Suresi, Ayet:38)

“Göklerde ve yerde bulunan herşey Allah’ı tesbih etmektedir. O, Azizdir, Hakimdir. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. O, diriltir,  öldürür. O, herşeye gücü yetendir. O, ilktir, sondur, zahirdir, batındır.  O herşeyi bilendir.” (Allah, ilktir, herşeyden öncedir, başlangıcı yoktur,  varlıkları O yaratmıştır.Sondur, varlıkların yok oluşundan sonra da O bakidir.  Zahirdir, varlığı bir çok delille gün gibi açıktır. Batındır, zatının hakikati

duyular ve akıllarla idrak edilemez).(Hadid Suresi, Ayet:1-2-3) “Gece ve gündüzün değişmesinde (uzayıp kısalmasında), Allah’ın  göklerde ve yerde yarattığı şeylerde(onu idrak etmekten) sakınan bir  kavim için elbette nice deliller vardır!”( Yunus Suresi, Ayet:6) “Sizin yaratılışınızda ve (Allah’ın) yeryüzünde yaydığı canlılarda,  kesin olarak inanan bir toplum için ibret verici işaretler vardır.” (Bu  ibret verici işaretlerin en belirgin örneği insanın ana rahmine düşmesinden,  insan suretine dönüşmesine kadar yaratılışının her safhasında görülen ilginç  gelişmelerdir. Benzeri örnekler, her canlıda mevcuttur).(Casiye Suresi,  Ayet:4)

“Gecenin ve gündüzün değişmesinde, Allah’ın gökten indirmiş olduğu  rızıkta(yağmurda) ve ölümünden sonra yeri onunla diriltmesinde ,  rüzgarları değişik yönlerden estirmesinde, aklını kullanan toplum için  dersler vardır.””İşte sana gerçek olarak okuduğumuz bunlar Allah’ın  ayetleridir. Artık Allah’tan ve O’nun ayetlerinden sonra hangi söze  inanacaklar?”(Casiye Suresi, Ayet: 5-6)

Allah’ın varlığını ve birliğini haber veren Kur’an-ı Kerimdeki ayetler sadece  bunlar değildir. Biz bazı surelerden sadece bir kaç örnek verdik.

Buna rağmen; araştırmaktan, okumaktan,düşünmekten ve de akıl  yürütmekten kaçınarak yine de inanmak istemeyenlere sözümüz yoktur.  Çünkü herkes düşüncesinde ve inancında özgürdür.

İnanan insanlara ve özellile de müslümanlara düşen görev: “ Allah’ın varlığını  kabullenmek, O’nu Zati ve Subuti sıfatlarıyla tanıyıp iman etmektir”. Çünkü  biz, Yüce Allah’ın mahiyetinden değil, varlığını kabullenmekten sorumluyuz.

Previous Gençlere Sesleniyorum-85 15 Asırdır Değişmeyen ve Asla Değişmeyecek Olan KUTSAL KİTABIMIZ KUR’AN-I KERİM

Leave Your Comment