Gençlere Sesleniyorum-53 UMUDUNUZU YİTİRMEYİN!…

Sevgili Gençler!…

Bir toplumu teşkil eden, fertlerini birbirine bağlayan ve ortak bir inanç etrafında birleştiren faktörler sadece maddi değildir.

Fert ve toplum için manevi değerlere bağlılık, en az maddi güçler kadar gereklidir.

Hatta toplum hayatının devamında manevi değerler, maddi güçlerden daha etkilidir.

Çünkü manevi değerler, bir toplumun benliğini teşkil eden temel taşlarıdır. Temelden bu taşlar çıkarıldığı zaman o toplum yıkılmaya mahkumdur.

Din, insan için bir ihtiyaçtır. Bir ümit kaynağıdır. En önemli bir sığınaktır.

Din duygusu, insanın ruhunda var olan bir özelliktir. Bu duygu, insana yaratılışından gelmektedir.

Kuralları Allah tarafından konulmuş ve Peygamberler vasıtasıyla insanlara tebliğ edilerek öğretilen İlahi dinlerin sonuncusu İSLAM DİNİ’dir.

İslam Dini, Allah’ın birliğine ve Hz. Muhammed(s.a.v)in son Peygamber olduğuna teslimiyet ve şehadettir.

İnsan, herhangi bir konu üzerinde ne kadar düşünürse düşünsün, bilgisi ne kadar artarsa artsın bir noktaya kadardır. Oradan öteye geçemez.

İşte o noktada insanın imdadına “imanı” yetişir.

İnsan, iman gücüyle madde ötesi alemi idrak edebilmekte, ruhunu dinlendirebilmekte ve geleceğe yönelik ümitlenmektedir.

Tam teslimiyetle Allah’a inanan kalp; huzurludur, mutludur.

Allah’a inanmayan insan, kendisini boşlukta hisseder.

İnanmayan insan, huzursuzdur, ümitsizdir, karamsardır. Bu geniş alem, onu sıkar, ruhunu daraltır.

Çünkü Allah, insanı parası, mevkii, makamı, rutbesi ve şöhreti ile değerlendirmez. İnsanın Allah katındaki değeri taşıdığı imanı kadardır.

Mü’min, ruhunun en tatlı ve en yüksek ifadesini inançta bulur.

İman, insanı kuşkulardan, kararsızlıktan ve ümitsizlikten kurtarır. .

Sevgili Gençler, mü’min, asla Allah’tan  ümit kesmez.

Yalnız O’na kulluk eder ve yalnız O’ndan korkar.

Korku ve ümid arasında dengeli olan kalbi Allah’a yönelir.

Kur’an, Allah’tan ümid kesmemeyi mü’minlerin özelliği olarak belirler.

Ümit kesmeyi ise, kâfirlerin ve sapıkların niteliği olarak tanımlar.

Bu konu ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerimde:

“(İbrahim) dedi ki: Sapıklardan başka kim Rabbinin rahmetinden ümit keser?” (Hicr Suresi, Ayet: 56)

“Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.” (Yusuf Suresi, Ayet: 87)buyurulur.

İnsanı yaratan, ona işitme, görme, düşünme yeteneklerini veren, yürümesini, nefes almasını sağlayan, rızıklandıran ve sahip olduğu her şeyi veren Yüce Allah’tır.

Allah sonsuz güç sahibidir ve O’nun rahmetinden asla umut kesilmez.

Bir diğer ayette ise Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” (Zümer Suresi, Ayet: 53)

İnsan, Allah’ın ne kadar affedici olduğunu bilseydi, haram işlemekten çekinmezdi. Fakat azabının da ne kadar şiddetli olduğunu bilseydi, hep ibadet eder, hiç günah işlemezdi.

Ümitsizlik, şeytanın insanları Allah’ın yolundan alıkoymak için verdiği vesveselerden biridir.

Şeytanın bu oyunuyla insanlar basit hataları büyük görür, gereksiz kuruntulara kapılır, imanları zayıflar ve Allah’ın yolundan uzaklaşırlar.

Şeytanın oyununa gelen bu insanlar hatalarını telafi edip Allah ’a sığınmak yerine, ‘çok fazla günah işledim ve artık geri dönüşüm yok’ mantığı ile hata yapmaya devam ederler.

Halbuki  Allah, Kur’an-ı Kerim’de inananları ümitsizliğe kapılmamak gerektiği konusunda uyarır.

Şeytan ise, insanlara vesvese vererek ümitsizliğe düşürür. “Bunca günaha ve çamura battıktan, bu kadar kirlendikten sonra ne yüzle çıkacaksın Rabbinin huzuruna. Hem artık çok geç, bu kadar günahtan sonra Allah seni affetmez” gibi saçma vesveselerle günahkâr insanın ümidini yok edip, onun tövbe yollarını tıkamaya çalışır.

Onun bu zehirli fısıltılarına kanarsanız, asıl o zaman yandınız, demektir. Çünkü işlenen günah ne kadar çok ve büyük olursa olsun, hiç biri Allah’tan ümit kesmekten daha büyük günah değildir.

Sevgili Gençler, Allah’tan ümit kesmek, savaş esnasında yenilgiyi kabullenip silah bırakmak gibidir.

“Günahlarım öyle çok ki, Allah beni affetmez” demek, Rahman ve Rahim olan Yüce Yaratıcının merhametine sınırlama koymaktır. Bu ise en büyük günahtır.

Çünkü Rabbimizin rahmeti sonsuzdur. Allah’tan ümit kesmek şeytana; tamam yenildim, bana istediğini yapabilirsin,  demektir.

Rabbinden umudunu kesen bir insan, yapayalnız, bitkin ve çaresiz duruma düşer. Şeytanın istediği de budur.

Bu duruma düşürdüğü bir insanı aşağıların en aşağısı olan “esfeli safilin” seviyesine düşürür. Sonuç: Cehennem!

Şeytanın oyununa gelmemek gerekir. Aslında gerçekler çok farklıdır. Zannedilenin tam aksine Rabbimizin en hoşuna giden dua, “Günahkârın tevbesidir.”

Sevgili Gençler!…

Allah’ın rahmetinden umut kesen insan, Yüce Rabbimizin her şeye güç yeten olduğu inancından mahrum sayılır.

Bu tavır, kâfirlere özgü bir davranıştır ve müminlerde görülmez.

Müminler, Allah’a dayanıp güvenir, O’na kalpten inanır, O’nun her şeye kadir olduğunu bilir ve ümit ile korku arasında yaşarlar.

Allah’ın, dualara icabet ettiğini, her nimeti karşılıksız verdiğini bilirler. Müminler, her şeyin hayırla yaratıldığına inanır ve olumsuz gibi görünen durumlarda tevekkül göstererek yalnızca Allah’a sığınırlar.

Gereği gibi iman edemeyen insanlar ise, karşılaştıkları olumsuzluklarda tevekkül gösteremez, ümitsizliğe kapılır ve kolayca yıkılırlar.

Bakınız bu konuda Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

“Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara Suresi, Ayet: 216)

Bu ayet, aslında her şeyin en doğrusunu Allah’ın bildiğini ve O’na teslim olmak gerektiğini gösteren önemli bir ayettir.

Sevgili Gençler!…

Peygamberler, her konuda olduğu gibi, zorluklar karşısında gösterdikleri sabır, tevekkül ve Allah’tan ümit kesmemeleri ile insanlara güzel örnek olmuşlardır.

Kuran’da adı geçen peygamberlerden biri olan Hz. Yakup (a.s), oğullarına Allah ‘a karşı ümit var olmayı öğütlemiştir:

“Oğullarım, gidin de Yusuf ’u ve kardeşini iyice araştırın. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.” (Yusuf Suresi, 87)

Kavmi düşmanlar karşısında korkarak ümitsizliğe kapıldığı halde, Hz. Musa(a.s) asla ümitsizliğe düşmemiş ve Allah’ın kendileriyle birlikte olduğunu bir an bile aklından çıkarmamıştır.

Bu konuda Cenab-ı hak şöyle buyurdu:

“İki topluluk birbirini görünce, Musa’nın adamları: İşte yakalandık! Dediler. Musa: “Asla!” dedi. Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir. Bunun üzerine Musa’ya: Asan ile denize vur! Diye vahy ettik. (vurunca deniz)derhal yarıldı  (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu.” “Ötekilerini de oraya yaklaştırdık.” “Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.” (Şuara Suresi, Ayet: 61….65)

Ağır bir hastalığa yakalanan Hz. Eyüp(a.s) de en ufak bir ümitsizliğe kapılmamış, derin bir bağlılıkla Allah’a yönelmiş ve Allah’tan şifa dilemiştir. Hz. Eyüp’ün ümit dolu sabrı ile ilgili ayetler şu şekildedir:

“(Resulüm) Kulumuz Eyyub’u da an. O, Rabbine: Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi, diye seslenmişti.” “Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su (dedik).” (Sad Suresi, Ayet:41-42)

Sevgili Gençler!…

İnsanı ümitsizliğe sürüklenmekten, sıkıntı, üzüntü, korku ve gelecek kaygısından uzak tutan en büyük nimet imandır.

İman eden kişi için her zaman bir ümit vardır. Çünkü her şeyin en iyisini ve en doğrusunu bilen Allah, O’nun yanındadır.

&s tarafından.|2023-12-06T21:35:07+00:00Aralık 6th, 2023|Makaleler|Yorum yok

Siz de fikrinizi belirtin

Go to Top