Gençlere Sesleniyorum-43 HAYIRDA YARIŞIN

Sevgili Gençler!…

Hayır alanında yarışmak, hem insanın kendi kişiliğini yüceltmesine, hem de toplumun daha nitelikli olmasına yardımcı olur.

Bu erdemli davranış, insandaki aşırı isteklerin, olumsuz duyguların dizginlenmesini sağlayarak, akli ve ruhi melekelerin olumlu yönde gelişmesine ve ahlaki değerlerin güçlenmesine katkıda bulunur.

Bunun için Kur’an, insanları hayır alanında yarışa teşvik ederek, onların daha duyarlı, anlayışlı, özverili ve daha olgun kimseler haline gelmelerini istemektedir.

“…O halde hayır işlerine koşun,  nerede olursanız, Allah sizi bir araya getirir… ” (Bakara Suresi, Ayet:148)

“…O halde hayır işlerine koşun,  hepinizin dönüşü Allah’adır…” (Maide Suresi, Ayet: 48)

“İşte onlar,  hayır işlerinde yarış ederler ve onlar hayır için önde giderler” (Mü’minun Suresi, Ayet: 61)

“…Hayır işleyin ki,  kurtuluşa eresiniz” (Hacc Suresi, Ayet: 77)

Kur’an-ı Kerim’de, insanları gayrete getirmek için bu anlamı vurgulayan daha pek çok Ayet-i Kerime vardır.

Ancak bu ayetlerdeki “hayra koşun” ifadesinden sonra gelen cümlelerde teşvikin yanında bir de örtülü bir uyarı yapıldığı görülmektedir: “Nerede olursanız Allah sizi bir araya getirir” ve “hepinizin dönüşü Allah’adır” cümleleriyle mutlak olarak Allah’ın huzuruna çıkılacağı ifade edilerek, insana sorumluluğu hatırlatılmaktadır.

Yani Allah’ın huzuruna günahkâr bir kul olarak değil, hayra koşan, iyilik yapan ve güzel amellerde bulunan, erdemli bir kul olarak çıkılması istenmektedir.

Kaldı ki hayır ve iyilik yapan kimselerin, yaptıkları kat kat fazlasıyla kendilerine ödeneceği, hiç kimsenin yapmış olduğu güzel amellerinin karşılıksız kalmayacağı da bizzat Cenab-ı Hakk’ın garantisiyle bildirilmektedir:

“Kim bir iyilik getirirse ona, o getirdiğinin on katı vardır…” (En’am Suresi, Ayet:160)

“Kim bir iyilik getirirse ona, ondan daha hayırlısı vardır…” (Kasas Suresi, Ayet: 84)

“Kim bir iyilik getirirse, ona ondan daha hayırlısı vardır ve onlar o gün korkudan emin kalırlar” (Neml Suresi, Ayet: 89)

“Elbette biz güzel iş yapanın ecrini zayi etmeyiz” (Kehf Suresi, Ayet: 30)

“Allah müminlerin ecrini zayi etmez” (Al-i İmran Suresi, Ayet: 171)

“Erkek ve kadın her kim inanmış olarak iyi bir iş yaparsa ona dünyada hoş bir hayat yaşatırız. Ahirette ise onların ücretini yaptıklarının en güzeliyle veririz” (Nahl Suresi, Ayet: 97)

Sevgili Gençler,

Görülüyor ki, yapılan iyi işlerin karşılığı ne dünyada ne de ahirette boşa gitmeyecek, aksine kat kat fazlasıyla ödenecektir

Yüce Allah’ın vermiş olduğu bu garanti, insanları hayra ve iyiliğe yönlendirmede insanın şevkini arttıran bir güç olmaktadır.

Böylece Kur’an, her işin karşılığının Yüce Allah tarafından verileceğini beyan ederek, iyiliklere süreklilik kazandırmaya, kötülüklere ise engel olmaya çalışmaktadır.

Yüce Allah ile irtibatlandırılmayan ve Kur’an’la temellendirilmeyen hiçbir işin devamlı ve sürekli olması mümkün değildir.

Bunun için Cenab-ı Hak, hiçbir kişisel çıkar veya kazanç gözetmeden, yalnız Allah rızası için yapılan her hayrı Allah’a verilmiş Karz-ı Hasen (güzel borç) olarak nitelendirmekte ve bu borcu kat kat fazlasıyla ödeyeceğini taahhüt etmektedir:

“Verdiğinin kat kat fazlasını kendisine ödemesi için Allah’a güzel bir borç verecek yok mu?…” (Bakara Suresi, Ayet: 245)

“…Allah’a güzel borç verenler,  verdikleri kat kat fazlasıyla kendilerine ödenir ve onlar için şerefli bir mükâfat da vardır” (Hadid Suresi, Ayet: 18)

“Eğer Allah’a güzel borç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat yapar ve sizi bağışlar…” (Tağabun Suresi, Ayet: 17)

“…Allah’a gönül hoşluğu ile borç verin. Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak üzere…” (Müzzemmil Suresi, Ayet: 20)

İşte  Allah   için   yapılan  hayır,  yardım ve iyiliğin karşılığını Yüce Allah fazlasıyla ödeyeceğini açıklarken, inanmış insanın buna duyarsız kalması düşünülebilir mi?

Nitekim Karz-ı Hasenle ilgili olarak Bakara Suresinin 245 ayetinin nüzul sebebi hakkında şu olay anlatılmaktadır:

“Ebu’d-Dehdah, Hz Peygamber’e gelerek:

-Ya Rasulallah, benim iki bahçem var, onların birini Allah yolunda tasadduk etsem, bana Cennet’te onun iki katı verilir mi? diye sorar

Hz Peygamber de:

-Evet, cevabını verir

-Bu defa hanımım da benimle birlikte olur mu? der

Hz Peygamber yine:

-Evet, cevabını verince:

-Çocuklarım da benimle beraber olacak mı? diye tekrar sorar

Hz Peygamber yine:

-Evet, der

Bunun üzerine Ebu’d-Dehdah, en güzel bahçesini Allah rızası için sadaka olarak verir.

Bu bahçe (Huneyniyye) diye adlandırılmıştır. Sonra Ebu’d-Dehdah geri dönünce çoluk çocuğunu sadaka olarak verdiği bahçede bulur.

Bahçenin kapısında durur ve hanımına, bahçeyi Allah rızası için sadaka olarak verdiğini anlatır.

O da:

-Allah alış-verişini mübarek etsin, diyerek hep beraber bahçeden çıkar ve bahçeyi teslim ederler. ” (Razi, Mefâtıhu’l-Gayb, II300)

Yüce Allah ve Hz Peygamber tarafından verilmiş olan bu garanti karşısında kalbi ve ruhu zenginleşen müslümanlar, gayrete gelerek hayır alanında yarışmaya ve bu tür örnekleri çoğaltmaya çalışmışlardır.

Bu hususta sahabeden Ebu Talha’nın şu örnek davranışı da çok anlamlıdır:

“Sevdiğiniz şeyleri Allah yolunda harcamadıkça hayra ulaşamazsınız.” (Al-i İmran Suresi, Ayet: 92) anlamındaki ayet nazil olunca Ebu Talha Hz Peygamber’in huzuruna çıkarak:

-Ya Rasulallah, Yüce Allah: “Sevdiğiniz şeyleri vermedikçe iyiliğe ulaşamazsınız.” Buyuruyor. Benim en çok sevdiğim malım ise Beyreha denilen bahçedir. Onu Allah rızası için sadaka olarak veriyorum. Allah katında onun bir hayır ve ahiret azığı olmasını dilerim. Bunu Allah’ın gösterdiği yönde kullanın, dedi.

Bunun üzerine Hz Peygamber (s.a. ):

-“Bu ne kadar kârlı ve ne kadar iyi bir maldır. Ben bunu akrabanız arasında taksim etmenizi uygun görüyorum.” deyince, Ebu Talha:

-Öyle yaparım ey Allah’ın Resulü diyerek, bahçeyi akrabaları ve amca çocukları arasında paylaştırdı. (Buhari, Sahih, II 126)

Sevgili Gençler,

Kur’an gibi kutsi bir kaynaktan beslenen Müslümanların örnek davranışlarını burada daha fazla sıralamaya belki çerçevemiz müsaade etmemektedir.

Ancak hayır alanında yarışmak müslümanlar arasında o kadar sıcak kabul görmüştür ki, sosyal hizmet dallarının bütün birimlerinde bunu yaygın bir şekilde görmek mümkündür.

Mesela: Camiler, Vakıflar, medreseler, kütüphaneler, hastaneler, imaretler, köprüler ve benzeri kuruluşlar bunlardan bazılarıdır.

Sosyal hizmet alanında insanlığa pek çok katkı sağlamış olan bu kuruluşların temelinde, şüphesiz Allah’ın rızasını kazanma inancı yatmaktadır. Bu inanç insanları güzel eserler yapmaya ve güzelliklere güzellik katmaya çağırmaktadır.

Bu haftaki yazımı, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Efendimizin şu altın sözleriyle tamamlamak istiyorum:

“Müslüman müslümanın kardeşidir. Müslüman, müslümana zulmetmez; müslüman müslümanı zulmedenin elinde bırakmaz. Müslüman,  müslüman kardeşinin ihtiyacını karşıladığı sürece, Allah da onun ihtiyacını karşılar. Müslüman, müslüman kardeşinin bir sıkıntısını giderirse, Allah da kıyamet gününde onun bir sıkıntısını giderir. Müslüman, müslümanın ayıbını örterse,  Allah da kıyamet gününde onun günahını bağışlar.” (Buhari, Sahih, III 98 Kitabu’l-Mezalim)

Sevgili Gençler,

iki cihan saadetini kazanmak , huzur, bereket ve mutluluk içinde yaşamak istiyorsanız;  sadece Allah’ın rızasını gözeterek “Hayır’da ve hayırlı işlerde yarışın!…

Previous RAMAZAN BAYRAMI

Leave Your Comment