Gençlere Sesleniyorum – 41 GECELERİ GANİMET BİLİN!…

Sevgili Gençler!

Allah, insanın nerede, nasıl ve ne zaman öleceğini gizlemiştir. Bunda bilemediğimiz pek çok hikmetler vardır.

İnsanın ne zaman öleceği belli olsaydı; o zaman insan, hiç bir iş yapamaz, hiçbir şey yiyemez ve içemez, çalışamaz, eğlenemez, üzüntü ve kederden kurtulamazdı.

Her zaman öleceği günün büyük bir hızla yaklaşmakta olduğunu düşünür de hayatı zehir olurdu.

İşte bunun içindir ki ölüm, İlahi bir sır olarak gizlenmiştir.

Bu dünyada; elimizde ne kadar imkanımız olursa olsun, ne kadar sağlıklı, gürbüz, güçlü ve kuvvetli, güzel, yakışıklı, servet ve şöhret sahibi olursak olalım, ecel bir gün gelip kapımızı mutlaka çalacaktır.

Bir Ayet-i Kerime’de Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“ Öyle bir günden sakının ki (hepiniz) o gün Allah’a döndürüleceksiniz…Sonra herkese kazandığı tastamam verilecek…Onlara haksızlık edilmeyecektir”. (Bakara Suresi, Ayet:281)

“Sakının!…” buyuruyor Yüce Rabbimiz.

Neden sakınalım?

Yani öyle bir günden sakının ki Allah’ın: “Her canlı mutlaka ölümü tadacaktır (ölecektir)” İlahi hükmüne bağlı olarak insan, ebedi olan bir hayata irtihal edecek…

Bu dünya hayatında yapmış olduğu hal ve hareketlerin, tükettiği nefeslerin bir bir hesabını vermek üzere İlahi adaletin tecelli edeceği Allah’ın huzuruna çıkarılacak…

O gün; kadın kocasından, anne ve baba evladından, kardeş kardeşinden firar edecek…
Bu konuyu da Kur’an-ı Kerim’den dinleyelim.

Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
“Kıyamet sayhası geldiği zaman; o gün, kişi kaçacak kardeşinden, anasından, babasından, eşinden ve çocuklarından…”(Abese Suresi, Ayet:33-36)

İşte böyle bir günden sakının!…

Sakınmakla iş biter mi? Elbette bitmez.

Yani hatırlayın böyle bir günü de hal ve hareketlerinizi, konuşmalarınızı ona göre kontrol altına alın. İyilik yapmaya çalışın, kötülüklerden sakının…

Orada ölüm korkusu, para kazanma telaşı diye bir şey yok…

Orada para yok, mal-mülk de yok…

Orada salih amele bakılacak…

Nedir o salih amel?

Günde beş defa abdest alıp namaz kılarak kazanılan sevap…

Her namazın sonunda: “ Ya Rabbi aciz ve günahkar kulun olarak huzuruna geldim. Sana yalvarıyorum. Beni, annemi, babamı ve bütün mü’minleri cehennem azabından koru” diye yapılan duanın kazandırmış olduğu mükafat…

Yardıma muhtaç olanlara -sırf Allah rızası için- içine bir riya karıştırmadan yapılan yardımın manevi karşılığı…

Bir belaya, bir musibete düçar olan kardeşimizi teselli etmenin kazandırdığı sevap…

Dine, vatana, millete ve namusa bağlı, kalbi iman ile dolu bir nesil yetiştirmenin kazandırdığı fazilet…

Kısacası kulluk şuuru içinde ibadet, dua ve niyazların, iyilik ve yardımların sonucunda kazandığımız salih amellerimiz ve bunun karşılığında girmeye hak kazanacağımız Cennet var…

Cennet ebedi olduğu için insanda bir endişe ve bunalım da yok…

İman eden kullarına Cenab-ı Hak böyle nimetler verecektir.

Sevgili Gençler,

Bu İlahi bir kanundur, asla değişmez ve değiştirilemez!…

Bu bakımdan insan, ölmeden önce hayatın kıymetini bilmeli, zamanını en güzel bir şekilde değerlendirmeli, ömrünü boş yere tüketmemeli, ölmeden önce kendisini ölmüş gibi kabul etmeli ve muhasebeye çekmelidir.

İşte bunun içindir ki tarih boyunca özellikle geceler, Salih insanlar için, en büyük oluş ve erişlerin zamanı olmuştur.

Gece kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de 114 defa geçmektedir. Bu kadar tekrar, ona ne kadar önem ve değer verildiğini göstermektedir.

Seher vakti, İlahi rahmetin sağnak sağnak dünya semasına boşaldığı bir zaman dilimidir.

Seher vakti, gecenin üçte birini teşkil eden çok kutsal bir zamandır.

Seher vakti, duaların icabet saatidir.

Seher vakti, insan idrakinin dışında çok büyük İlahi tecellilerin olduğu bir zaman parçasıdır.

Seher vakti, İlahi sır perdeleri açılır, ibadet halindeki mü’minin gönül Ka’besi İlahi rahmet ve bereketlerle tezyin edilir.

Seher vakti, Allah’a ve Resulüne inanan, İslam’ın icaplarını yerine getiren, Kur’an ahlakını yaşayan, yüzlerini İlahi nurlarla aydınlatan, kalplerini İlahi feyizlerle dolduran mü’minler için en kıymetli bir zamandır.

Peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz, seher vakitlerinde teheccüd namazı kılmış, sabahlara kadar ibadet etmiş, dua ve niyazda bulunarak seher vaktini ihya etmişlerdir.

Ashab-ı Kiram da, O’nun sünnetine ittiba ederek gecenin rahmet, feyiz ve bereketinden nasip almıştır..
Bu gelenek asırlardan beri süregelmiş; birçok abid, zahid, Salih, âlim vb. Allah dostları seher vaktini gafletle değil ibadet, dua ve niyazla ihya etmişlerdir.

Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
“Rahman’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) “selam!” derler(geçerler); gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam (da) durarak geçirirler.” (Furkan Suresi, Ayet:63-64)

“Şüphesiz ki Allah’a isyandan sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunacaklar. Kuşkusuz onlar, bundan önce dünyada güzel davranırlardı. Geceleri pek az uyurlardı (ibadet ederlerdi), seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi.” (Zariyat Suresi, Ayet:15, 16, 17,18)

Sevgili Gençler!…
Kalp ve vicdanları hakikat esintilerine duyarlı hale gelen tasavvuf ehli, seher vaktini ihya etmeyi ganimet saymışlardır.

Menkıbe kitapları, tasavvuf ehlinin seher vakti gecenin bağrından yükselen inilti, tazarru ve gözyaşlarının tarihi belgeleri ile doludur.

Cenab-ı Hak, şöyle buyuruyor:
”Gecenin bir kısmında O’na (Allah’a) secde et. Gecenin uzun bir bölümünde de O’nu tesbih et”. (İnsan Suresi, Ayet: 26)

Gecenin, özellikle son yarısında, etrafı saran sükûnet, Fuyuzat-ı İlahi’den gelen esintiler, alıcı durumundaki Rabbani latifelerin zirve seviyesinde açık oluşu, duyguların masiva ile ilgilerinin en aza indirilmesi, kalbin gösteriş vb. hastalıklardan o anda karantinaya alınması, marifet yolcularına kaçırılmaması gereken fırsatlar sunmaktadır.

Cenab-ı Hak, şöyle buyuruyor:
“(Resulüm!) Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, (bazen) yarısını, ( bazen de) üçte birini yatmadan (ibadetle) geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını) Rabbin elbette biliyor…” (Müzzemmil Suresi, Ayet:20)

Ayet, hadis ve Selef-i Salihin’in pratiği, gecelerin özellikle son üçte birinin her insan, bahusus her Müslüman tarafından teyakkuz ve ibadetle geçirilmesi gerektiğini göstermektedir.

Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
“Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl. (Böylece) Rabbinin, seni, övgüye değer bir makama (Makam-ı Mahmud’a) ulaştırması umulur.” (İsra Suresi, Ayet:79)

Sevgili Gençler,

Mevlana Celaleddin-i Rumi bakınız bu konuda ne diyor:
“Geceleri yürü! Çünkü gece sana sırlar yolunu gösterir. Zira gece, yabancı gözlerden gizlenmiştir.
Gönül aşka, gözler uykuya dalınca sabaha kadar sevgilimizin güzelliği ile karşı karşıya kalırız.” (Mevlana, Rubailer,1, s.61)

Yine Mevlana Divan-ı Kebir’inde şöyle diyor:
“Geceleyin ruhlar, makamlarına çıkar, gayelerine ulaşırlar. Gecenin kadrini bilip anlayan kişi, gündüz gibi aydın bir gönül elde eder. Mustafa gibi, karanlık gecede nur aramaya koyul!”

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) şöyle buyuruyor: “Gece ibadeti, mü’minin şerefidir.” (Nevevi, et-Tıbyan, 48)

Bir diğer Hadis-i Şeriflerinde ise şöyle buyuruyor:
“Ümmetimin en şereflileri Hamele-i Kuran (Hafızlar) ve gece ehli (seher vakti ibadet eden Salihler)dir.” (Beyhaki’den naklen el-Alevi, Şerefü’l Ümmeti Muhammediye,s.83)

Sevgili Gençler,

Unutmayın ki, dünya hayatı fanidir. Zaman hızla akıp gidiyor…

Zamanı durduramazsınız!…

Geçen zamanı geri getiremezsiniz!…

Ölümden de kaçamazsınız!…

Onun için zamanınızın her anını salih amellerle değerlendirin. Büyüklerimizin tabiriyle “ Geceleri kaim, gündüzleri saim” olan Allah ve Resulü’nün rızasını ve sevgisini kazanan örnek gençler olmaya gayret edin!…

Ebedi saadet ve mutluluk, dünyada iken Cennet hayatı yaşamakla kazanılır.

&s tarafından.|2023-12-06T21:47:22+00:00Aralık 6th, 2023|Makaleler|Yorum yok

Siz de fikrinizi belirtin

Go to Top