Gençlere Sesleniyorum-38 İSTİŞARE EDİN!

Sevgili Gençler!

Bir insan, ne kadar bilgili, kültürlü olursa olsun verdiği yalnız kararlarda yanılma payı yüksektir.
Ancak teşebbüs edeceği işleri, bilen ve konusunda uzman olan kişilere danışarak, onlarla istişare ederek yapanların yanılma payı oldukça azdır.

Önemli kararlarda mutlaka ama mutlaka istişare etmek gerekir.
İstişare, belli bir konuyu bilen güvenilir birisiyle değerlendirmekdir.
Tek kişinin karar vermesinin güç olduğu durumlarda, konunun istişare edilmesi gerekir.

İstişare, önemli bir konuyu farklı görüş açılarına sunmak ve başkalarının görüşlerini almaktır.
İstişare bazı çalışma alanlarında büyük önem arz etmektedir.

Özellikle tıp, hukuk ve kamusal alanlarda istişareye büyük ihtiyaç duyulmaktadır.
Hekimlikte istişare, hastanın durumunun diğer hekimlerle değerlendirilmesini sağlar.

Hukuk ve kamusal alanlarda istişare ise, halkı ilgilendiren önemli konuların karara bağlanması için yapılan değerlendirmedir.

İşte bu nedenle savaş, devlet yönetimi, ekonomi ve benzeri konularda kalifiye elemanlarla istişare ederek sağlıklı kararlar almak İslam’ın temel prensiplerinden biridir.

Sevgili Gençler!

Burada bilmeniz ve unutmamanız gereken bir incelik vardır. O da şudur:
Bir müslüman, ihtiyaç duyduğu bir konuda birden fazla kişinin görüşünü alabilir. Bu bir istişaredir. Ama bağlayıcı değildir. Bu görüşlerden, fikirlerden kendisine uygun olanı alıp uygulayabilir.

Ancak devlet işlerinde böyle değildir. Bu konuda bilgi ve söz sahibi kişileri biraraya getirip onların görüşlerine müracaat etmek gerekir. Buna “meşveret” veya “şura” denilmektedir.
Şura sonucu alınan kararlar bağlayıcıdır.

Hz. Adem(a.s) diyor ki;

“İşlerinizi istişare ile yapın. Eğer ben, yasak meyve konusunda meleklerle istişare etseydim bu musibete marum”z kalmazdı.

İstişare edilecek kimsede şu beş özellik bulunmalıdır:

1-AKILLI OLMAK: Aklı olmayan bir insan ile istişare edilmez. Akıl bir klavuzdur. Onun için akıllı insanla istişare etmek, insanı galibiyete; aklı olmayan, ahmak biri ile istişare etmek ise insanı mağlubiyete götürür.

İmam el-Maverdi bu konuda şöyle diyor:

“Akıllıya danışıp onu dinleyen doğruyu bulur, dinlemeyen ise pişman olur”.

2-TECRÜBE: İstişare edilecek kişi, konusunun uzmanı olmalıdır. Çünkü her konu akla, akıl da tecrübeye muhtaçtır.

Bu konuda Lokman Hekim diyor ki;

“Yapacağın işi, daha önce bunu denemiş, tecrübeli kimseye danış Çünkü o, kendisine pahalıya mal olmuş doğru görüşleri sana bedava verir”.

3-ALİM VE SALİH OLMA: İlmi olmayan cahil bir insanla istişare edilmez. Edilse de boş ve yanıltıcı olur. Salih olmayan bir insan ile istişare etmek de yanıltıcı olur. Sağlıklı bir sonuç elde edilmez.

Yaratılış gayesinin idraki içinde Allah’a kul olmanın bahtiyarlığını yaşayan, İlahi yasaklardan kaçınıp dünya hayatında adeta cennet hayatı yaşayan insanın fikirleri, düşünceleri ve görüşleri de tertemiz olur. İnsanın yolunu ve hayatını aydınlatır.

4- DOST OLMAK: Dost olmayan bir insanın fikirleri, görüşleri ve düşünceleri insanı yanıltabilir, farklı mecralara sürükleyebilir.

Dost olmayan bir insandan sağlam, dosdoğru ve isabetli fikirler ve düşünceler beklenebilir mi? Beklenemez!…

Çünkü o, hep zarar verme, yanıltma ve düşmanlık etme peşindedir.

5-SAĞLIKLI OLMAK: Hasta olan bir insanın fikirleri, düşünceleri dağınık olur. Hasta bir insan, bütün dikkatini hastalığına verdiği ve aklı, fikri “ nasıl iyileşebilirim?” olduğu için istişare edilse bile sağlam ve isabetli görüşler alınamaz.

Onun için istişare edilecek kişi, sağlıklı ve sağlam fikirli olmalıdır.

Sevgili Gençler! İstişare etmek, sünnettir. İstişare eden(danışan) dağları aşar. İşlerini danışmadan yapan zavallı ise, düz yolda bile şaşar.

Danışılacak kişinin, insanların durumunu, zamanın ve ülkenin şartlarını iyi bilmesi gerekir. Buna “ Siyaset Bilgisi” denir.

Bunun dışında istişare edilecek kişide yıkarıda sıralamış olduğumuz beş şartın bulunması gerekir.

İstişare (Danışma), doğru yolu bulmaktır. Bir insan, kendi görüşünü beğenip başkalarıyla istişareye ihtiyaç duymaz ve müşaavere etmezse elbette yapacağı işlerde hatalar, kusurlar, eksiklikler, yanlışlıklar meydana gelebilir.

İşlerinde zorluklarla karşılaşan bir insan, istişareden kaçınmamalıdır. Kendi görüşü ile başbaşa kalıp pişmanlık duymaktansa istişare etmek çok daha faydalıdır.

İstişare Heyeti, yanı “Danışma Kurulu” sözcüğü de buradan gelmektedir.

Kabe hakemliği sırasında Hz. Muhammed(s.a.v)in geldiğini görenler, “el-emin geliyor!” diyerek sevinmiş ve her konuda kendisine güvenerek O’nunla istişare etmişlerdir.

Uğrunda canını, malını ve her şeyini feda eden Ashab-ı Kiram kadar, O’nun canına kast eden hasimları dahi Peygamberimiz (s.a.v) Efendimizin eminliği hilafına birşey söylememişlerdir.

Hz. Ali (r.a) diyor ki;
“Seni yoksulluğa düşmekle korkutarak iyilik yapmana mani olan cimriyi, büyük işler karşısında azmini kıracak korkağı ve gözünü hırs bürümüş kimseleri istişare heyetine “ Danışma Kurulu”na alma.

Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

“…Yine onlar, Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar.” (Şura Suresi, Ayet:38)

Müşavere, “danışıp işaret almak, görüş almak, oy almak” anlamlarına gelir. Toplanıp meşveret eden (istişare eden) topluluğa da “Şura” denir.

Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

“O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah’a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.” (Al-i İmran Suresi, Ayet:159)

Sevgili Gençler!

Bu Ayet-i Kerime’de geçen “Af ” ve “istiğfar” emirlerinden sonra” iş konusunda onlarla istişare et” buyrulmasında dikkat çeken bazı hikmetler vardır:

1-Peygamberin, onlarla müşaveresi, şanlarının yüksekliğini ve payelerinin terfiini (yükseltilmesini) gerektirir.

Bu da onların sevgilerinin artmasına sebep olur. Müşavereye tenezzül etmemesi ise, bir çeşit hakareti içerir ki, bundan da kötü huy ve huysuzluk meydana gelir.

2-Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v) Efendimizin gönderilmesi, bütün insanlar için uyulacak, örnek alınacak bir ümmet teşkilini hedef aldığından Resulullah (s.a.v) ın ashabının en yüksek bir terbiye kazanması Allah’ın isteği idi.

Böyle bir terbiye ise, ancak Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a.v) in mektebinde alınabilirdi.

Peygamberimizin terbiye ve talim görmüş ashabı, başkalarını terbiye edebilecek şekilde yetişecekler, “Ashabım, gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz.” (Beyhaki, el-Medhal, S.164-Kenzül Ummal Hadis No:1002) Hadis-i Şerifi manasınca, Allah’ın emriyle nice toplumlar ve Allah’a layıkıyla kulluk etmeye çalışanlar yetiştireceklerdi.

Buna ise pek büyük cömertlik ve nezaketi içeren ahlaki kemal ve Rabbani irfan gerekli idi.
İşte bütün bu özellikleri kendisinde barındıran Allah’ın Resulü (s.a.v) nün müşaveresi, bir terbiye sırrını ve uyma hikmetini içine alır.

3-Peygamberimiz (s.a.v), Uhud olayının başlangıcında müşavere etmişti.

Peygamberimiz, Medine’den çıkılmaması tarafına meylettiği halde, onlar çıkılması görüşünde bulunmuşlardı.

Çıkılınca da olanlar oldu. İşte bu olaydan sonra müşavere emri açık ve net olarak belirtilmiştir.

4-Münafıkların başı Abdullah b. Übeyy müşavereye sokulmuş olduğu halde müşavere ahlakını tanımayarak ve tahakküm fikrine kapılarak en zor bir zamanda işe karışma ve müdahale hırsıyla,
“Bize işten bir hisse var mı?” diye sormuş. Karşılığında ise,
“De ki, bütün iş Allah’ındır” cevabı verilmiştir.

Ancak ondan sonra “iş konusunda onlarla istişare et”, buyrulmasında öenemli hikmetler vardır.

Sevgili Gençler!

Burada İslam siyasetinin tahakküm fikrinden uzak iyiliksever bir ruh ve ahlaka dayandığı belirtilmektedir.

Ayrıca iyilikseverliğin, tevhid esasına ve ihlasa aykırı olduğu takdirde açık bir şirk olacağı hatırlatılmaktadır.

Unutmayınız ki; “İstişare eden aldanmaz!

&s tarafından.|2023-12-06T21:48:43+00:00Aralık 6th, 2023|Makaleler|Yorum yok

Siz de fikrinizi belirtin

Go to Top