Gençlere Sesleniyorum-17 ZOR BİR GÖREV!…

Prof. Dr. Bayram Altan

Sevgili gençler! İnsan hayatı, şerefle geçirilmesi gereken zor bir görevdir.

Bundan dolayı bir lokma ekmek için şeref ve haysiyetinizi ayaklar altına almaya, bir anlık zevk için namusunuzu kirletmeye, geçici bir zaman için makam sevdasıyla el öpmeye ve ufak çıkarlar uğruna şahsiyetinizi yitirip hayatınızı karartmaya değmez!…

İkinci Murat(1451) şöyle söylüyor;

“Bu dünyada üç sınıf insan vardır:

Birincisi, aklı ve fikri yerinde, geleceği görebilen, düşünebilen ve  hiçbir anormalliği olmayan kimselerdir.

İkincisi, yolların doğru ve eğri olduğunu bilmekten uzak olan kimselerdir. Ama bu duruma kendi istekleriyle değil, çevrenin etkisiyle düşmüşlerdir. Bunlara nasihat edildiğinde kabul ederve söz dinlerler.

Üçüncüsü ise, ne kendileri bir şeyden haberdar, ne de yapılan uygulamalara kulak asarlar. Sadece kendi isteklerine uyarve herşeyi bildiklerini sanırlar. Bunlar, diğerlerinden daha zavallıdırlar.

Yüce Allah, eğer seni birinci sınıf kişiler arasında yaratmışsa sevinirim.

İkiciler gibiysen sana yapılan nasihatlere kulak vermeni tavsiye ederim.

Sakın üçüncü gruba dahil olmayasın. Onlar ne Allah’a ve ne de insanlara karşı iyi bir durumda değillerdir.”

Eğer sende; Allah’a inanarak hayatın zorluklarına katlanabilecek kadar iman varsa güçlüsün.

İstikbalin daha iyi olacağına inanacak kadar ümidin varsa ayaktasın.

Doğru bildiklerin için mücadele edebilecek kadar cesaretin varsa dosdoğrusun.

Toluma, ailene ve İslam’a faydalı olabilecek kadar sağlıklı isen korkma.

İhtiyaçlarına yetebilecek, zekatını verebilecek kadar malın varsa zenginsin.

Daima başkalarının iyi yönlerini görebilecek gözlerin varsa iyi niyetlisin.

Çevrendeki ihtiyaç sahibi insanlara yardım elini uzatacak kadar cömertliğin varsa varlıklısın.

İnsanlara karşılık beklemeden iyilik yapabiliyorsan sen merhametli bir insansın.

Hayatın zorluklarına rağmen hayatı ve insanları kuşatacak bir sevgin varsa mutlusun.

Yastık kadar rahat ve yumuşak bir vicdanın varsa huzurlusun.

Elini, dilini,  belini, kalbini, keseni ve gözlerini haramdan sakınabilecek iraden varsa Cennetliksin.

Gürdüklerinin, duyduklarının düzelmesini bekleyecek kadar sabırlı isen  örnek insansın.

Noksanlarını, kusurlarını, günahlarını itiraf edecek kadar fazilet sahibi isen kemalat sahibisin.

En zor ve en kötü durumunda bile Allah’tan razı olacak kadar şükrediyorsan olgun ve seçkin insansın.

Eğer gerçekten bütün bu özellikleri taşıyabiliyorsan, sen gerçekten dünyanın en iyi ve en mutlu insanısın.

Söz verdiğin zaman, sözünde durabiliyorsan, sen güvenilir bir insansın.

Sevgili gençler! Söz vermek ve sözünde durmak konusunu biraz açmak istiyorum:

Sözünde durmak, “birine söz verildiğinde, söz verildiği gibi yerine getirmek” demektir.

Örneğin arkadaşınıza “Perşembe günü saat dokuzda sizin evde olurum” diye söz vermişseniz; söz verdiğiniz gün ve saatte orada olmanız gerekir.

Dinimiz verilen sözlerin mutlaka yerine getirilmesini emreder.

Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

“…Verdiğiniz sözü (de) yerine getirin; çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.”(İsra Suresi, Ayet: 34)

Olgun bir insanın en büyük özelliklerinden birisi, onun güvenilir olmasıdır. Sürekli yalan söyleyen, verdiği sözleri yerine getirmeyen insanlar, diğerlerinin güvenini yitirirler; sevilmeyen, daima kuşku ile bakılan biri durumuna düşerler.

Sözle birlikte yemin edilmişse, durum daha da ciddidir. Çünkü Allah adına yemin etmek, verilen sözde Allah’ı şahit göstermek demektir. Yeminine aykırı davranmak büyük günahlardandır.

Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurur:

“Antlaşma yaptığınız zaman, Allah’ın ahdini yerine getirin ve Allah’ı şâhid tutarak, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Şüphesiz Allah, yapacağınız şeyleri pek iyi bilir.”(Nahl Suresi, Ayet: 91)

“Bir toplum diğer bir toplumdan (sayıca ve malca) daha çok olduğu için yeminlerinizi, aranızda bir fesat aracı edinerek ipliğini sağlamca büktükten sonra, çözüp bozan (kadın) gibi olmayın. Allah, bununla sizi imtihan etmektedir. Hakkında ihtilafa düşmekte olduğunuz şeyi kıyamet gününde mutlaka size açıklayacaktır.”(Nahl Suresi, Ayet: 92)

Sözünde Durmakla İlgili Bazı İncelikler:

-Çok gerekmedikçe söz vermeyin. Çünkü ileride duygu ve düşünceleriniz değişebilir; şartlar başkalaşabilir.

-Söz verirken, “inşallah” demeyi unutmayın; böylece içtenliğiniz oranında Allah’ın yardımını yanınıza almış olursunuz.

-Söz verirken kendinizi kısıtlamayın. Örneğin saat dokuzda orada olurum, demek yerine dokuz civarında orada olurum derseniz, sözünüzü tutma olasılığınız yükselir.

-Söz vermede kelime oyunları yapmak, sözünden dönmek gibidir. Çünkü söz vermede asıl olan karşıdakinin beklentisini yerine getirmektir.

-Söz verirken veya anlaşma yaparken durum iyice netleştirilmeli, taraflar birbirini tam olarak anlamalıdır.

-Önemli konularda anlaşmalar, detaylı bir şekilde yazılmalıdır.

Hz. Peygamber’in kısa süre içinde yüz binlerce insanın sevgisini, sadakatini  ve bağlılığını kazanmasındaki sırlardan birisi, onun güvenilir bir insan olmasıydı.

Biz de Allah’ın ve insanların sevdiği biri olmak istediğimize göre, güvenilirliğimize gölge düşürecek davranışlardan uzak durmalıyız.

Güvenilir ve dürüst olmak, kalp temizliğinin en önemli göstergelerinden biridir. İç dünyası temiz olan birinin ahlakı ve davranışları da düzgün olur.

“Hayır! (Gerçek onların dediği gibi değil) Her kim sözünü yerine getirir  (sözünde durur) ve kötülükten sakınırsa, bilsin ki Allah sakınanları sever.”(Al-i İmran Suresi, Ayet:76)

Ashab-ı Kiram’dan Abdullah bin Mesud (r.a) dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

“Sizden kim, herhangi birine uymak istiyorsa Muhammed (s.a.v)in ashabına uysun. Zira onlar, bu ümmetin kalbi en temiz, ilmi en derin, zorlanması en az ve yolu en düzgün olanlarıdır.  Resulullah’ın ashabı o kimselerdir ki; Cenab-ı Hak, onların seçkin peygamberinin arkadaşlığı için seçmiştir. Onların kadrini bilin. Ve arkalarından gidin. Çünkü onlar doğru yoldadırlar”.

Yine Ashab-ı Kiramın önde gelenlerinden Huzeyfe (r.a) şöyle demiştir:

“Allah’tan korkun ve sizden öncekilerin yolundan ayrılmayın.  Hayatıma yemin ederim ki, eğer onların yolundan giderseniz ileriye doğru fersah fersah yol alırsınız. Şayet onların yolunu bırakır da sağa sola saparsanız derin bir gaflet ve dalalet içine düşmüş olursunuz”.

Sevgili gençler! Dünya ve ahirette ebedi mutluluk içinde yaşamak isteyen, Allah’ın himayesine, Peygamberimiz (s.a.v) in şefaatine ve  Kur’an’n gölgesine sığınmalıdır.

O eşsiz insanın  nurlu yolundan, silinmeyen izinden ve  açtığı huzur ve mutluluk çığırından yürümelidir.

Çünkü insan, yaratılış gayesine uygun olarak  insanca yaşamaya muhtaçtır.

Aksi takdirde insanlık meziyetlerini yitirir.

Aklı hislerine ve nefsani arzularına mahkum olur.  Dünyası kararır. Ruhu daralır. Bunalımlara sürüklenir.  Hayattan  zerre kadar zevk alamaz. Yaşamayı anlamsız bulur.  Kendini alkole, uyuşturucuya, kumara ve fuhşa kaptırır, günah ve isyan çamuruna battıkça batar.

Bir gün ecel kapıyı çalınca “ aaaaahhh, vaaaahh” der ama zaman çoktan geçmiş olur. Geçip giden zamanı geri getirmek imkansız!…

Sevgili gençler!

Tertemiz, huzur ve mutluluk dolu  bir hayat varken,  sefih ve sefil bir şekilde yaşamak  ister misiniz?

Aydınlık, düz ve geniş yol varken, karanlıkta ve engebeli yollarda yürümek  ister misiniz?

Etrafa munis kokular saçan gül bahçesi dururken, mezbelelikte, çöplerin pis kokuları arasında yaşamak ister misiniz?

Dünya’da âdeta Cennet hayatı yaşamak varken, Cehennem hayatı yaşamak ister misiniz?

İnsanın ruhunu okşayan Bülbül sesi dururken, Karga sesini dinlemek ister misiniz?

Aynı inancı, aynı milli ve manevi değerleri yaşadığınız, aynı yolda yürüdüğünüz, aynı mutluluğu paylaştığınız  din kardeşleriniz dururken, inanç, ahlak ve maneviyat yoksunu, gözlerini madde hırsı bürümüş, yaratılış gayesini unutan ve Yaratan’a isyan eden  kişilikleri körelmiş insan müsveddeleriyle  kardeşlik bağları kurabilir misiniz?

Sizi hiçbir maddi menfaat olmaksızın sadece Allah için seven, darda kaldığınızda yardımınıza koşan, hastalandığınızda ziyaretinize gelip halinizi soran, öldüğünüzde cenazenize koşup yardım eden, sevincinizi ve üzüntünüzü  paylaşan, doğru, dürüst, sözü ile özü bir, içi ve dışı ayna gibi, güven kaynağı dostlar dururken, her fırsatta size zarar veremeye çalışan, hayatınızı karartan düşmanlarla  arkadaş olmak ister misiniz?

Zerre kadar aklı olan bir insan asla istemez!…

O halde; aklınız başınızda, imanınız kalbinizde,  kurtuluş reçeteniz (Kur’an-ı Kerim) elinizde,

ebedi huzur ve mutluluk duyguları ruhunuzda, takva libası üstünüzde, Allah’ın ve  Resulünün  rızası üzerinizde olsun….          Bu minval üzere yaşadığınız müddetçe, yolunuz ve bahtınız açık olsun!…

Previous Gençlere Sesleniyorum-18 İNSANCA YAŞAMA ZEVKİ…

Leave Your Comment