Gençlere Sesleniyorum-35 AKRABALARINIZI GÖZETİN!

Sevgili Gençler!

Allah’ın, inanç bağı ile birleştirdiği ve kardeş yaptığı insanlar, birbirlerini sevip saymak, iyi ve faydalı işlerde yardımcı olmakla görevli kılınmıştır.

Hiçbir müslüman, kendisini bu manevi sorumluluğun dışında tutamaz. İslam Dini’ndeki bu sevgi, yardımlaşma ve dayanışma anlayışı, durgun suya atılan bir taşın meydana getirdiği halkalar gibi yakından uzağa doğru genişler ve bütün insanlığı içine alır.

Gerçek bir müslüman, önce anne ve babasına iyilik yapar, saygılı olur, onları sevindirir, sağlık, huzur ve mutluluk içinde yaşamaları için elinden gelen her türlü fedakarlığa katlanır, dualarını alır.

Anne ve babasından hiçbir yardım ve iyiliği esirgemez. Sonra da ailenin diğer fertlerine, yakın akrabalarına ve komşularına aynı tutumunu devam ettirir.

Çünkü Peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz, yakın akrabayı görüp gözetmek ve komşularının ihtiyaçlarını karşılamak hususunda çok büyük özen götermişlerdir.

Bir Hadis-i Şeriflerinde:

“ Sıla-i Rahmin (yani akrabalarla ilgilenip onları ziyaret etmenin) ne ile ve nasıl yapılacağını büyüklerinizden öğreniniz. Çünkü Sıla-i Rahm, akraba arasında sevgi, malda çokluk ve ömürde berekettir” (Seçme Hadisler, 4.kitap, s.5) buyurmuşlardır.

Bir diğer Hadis-i Şeriflerinde ise, yakınlarını görüp gözetmeyen kişilerin cennete giremeyeceğini beyan etmişlerdir.
“Hısım ve akraba ile alakayı kesenler, cennete giremez.” (S. Tirmizi, et-Tac, C.5, S.10)

Akraba; Arapçada, “yakın” anlamına gelen, “karib” kelimesinin çoğuludur. Yani “Yakınlar” anlamına gelir.
Akraba iki kısma ayrılır:

Nesep yönünden akraba olanlar: Bunlar amca, dayı, hala, teyze, yeğenler ve onların çocuklarıdır.

Evlilik yönünden akraba olanlar: Kayın peder, kayın valide, kayın birader, baldız ve onların çocuklarıdir.
Anne, baba, çocuklar aile fertleri sayıldığından örfte akraba tarifine alınmamıştır.

Akrabayı görüp gözetmek, zaman zaman ziyaret etmek ve muhtaç durumda olanlara yardımda bulunmak, dinimizin emirlerindendir. Buna, “Sıla-i Rahim” denir.

Kur’an-ı Kerimde “Sıla-i Rahim”de bulunanlar (akrabalarını ziyaret edenler), övülmüş, terk edenler ise yerilmiştir.
Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

“Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt verir.” (Nahl Suresi, Ayet:90)

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz de bu konuda şöyle buyuruyor:

“Allah’a ve ahret gününe iman eden kimse, akrabalarını görüp gözetsin.” (Riyazu’s Salihin terc. C.1, S.348)
“Sıla-i Rahim(akrabaları ziyaret), güzel ahlak ve iyi komşuluk, beldeleri mamur eder, ömürleri de arttırır.” (Ahmed, Muhtaru’l Ehadis, S.90)

Akrabalar arası ilişkiler konusu, İslam’ın temel konuları arasında yer alır.

Sevgili Gençler!

Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bir çok ayette akrabaya hakkını vermeyi, yardım ve iyilik yapmayı emretmekte ve akrabalık haklarına riayetsizliği de yasaklamaktadır.

Akrabalık bağlarını koparmanın fitne ve fesat ile ilişkisinden söz edilmiştir. Hira’da gelen ilk vahyin hemen ardından Hz. Muhammed(s.a.v)i teskin etmek için Hz. Hatice Validemizin, “Çünkü sen akrabalarınla ilişkilerini sürdürürsün” demesi de Alemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimizin, Peygamberlikten önceki hayatında da ne denli hassas davrandığını göstermektedir.

Peygamberliği döneminde de Sıla-i Rahm(akrabaları görüp gözetme) hassasiyeti giderek artmıştır. Mekke’den Medine’ye varır varmaz verdiği ilk mesajlar arasında yine sıla-i rahm gelmektedir.

İslam ile şereflenen Yahudi bilginlerinden Abdullah b. Selam şöyle anlatıyor:

“Hz. Muhammed(s.a.v), Medine’ye geldiği zaman halk onu karşılamaya çıktı. “Resulullah geldi!” çığlıklarını duyunca bir bakayım diye halkın içinde ben de gittim. O’nun yüzünü açıkça gördüğümde, bir yalancı yüzü olmadığını anladım.

Allah’ın Resulü’nden duyduğum ilk emir şuydu:

“Ey İnsanlar! Selamı yayın, yemek yedirin, sıla-i rahmi yerine getirin( akrabalarınızla bağlarınızı koparmayın), insanlar uyurken namaz kılın Ve cennete selametle girin” (Sünen-i Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame 42)

Gerçek bir müslüman, aile fertlerine, hısım ve akrabalarına, komşularına iyilik eder. Yardım eder. Sevgi ve saygı gösterir. Onların haklarını gözetir. Gönüllerini kazanır ve dualarını alır.

İyilik yapma konusunda öncelikli kimseler; ilk önce anne, sonra baba, kız kardeşler ve erkek kardeşler şeklinde sıralanır.
Genel olarak yardım elini uzatmada özellikle zekat ve sadakada en yakınlardan başlanır ve en uzağa doğru devam eder.

Herhangi bir yoksula verilen yardım sadece bir sadaka sayılırken, yoksul akrabaya verilenin biri sadaka, diğeri sıla-i rahm olmak üzere iki sadaka sayılıyor.

Sevgili Gençler!

İslam Dini’nde ilgi ve ilişkiyi sürdürmeyi fazlasıyla hak eden yakın akrabalardan biri de teyzedir. Kültürümüzdeki, Teyze, ana yarısıdır” ifadesi, bu konudaki hadislerin aynasıdır.

İbn-i Ömer (r.a)in rivayet ettiğine göre; bir adam Hz. Peygamber’e gelerek:

“Ya Resulallah! Ben büyük bir günah işledim. Bana tövbe etme imkanı var mı?” Diye sorar.

Hz. Peygamber(s.a.v):
“ Annen var mı?” diye sorar. Adam, “ Hayır” der. Bunun üzerine Allah’ın Resulü(s.a.v): “ Teyzen var mı?” diye sorar. Adam, “Evet, var” der.

Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v):

“Öyleyse git, ona iyilik yap” buyurdu ve “Teyze anne konumundadır” (Sünen-i Tirmizi, Birr,6)buyurdu.

Bir adam Peygamberimiz(s.a.v)Efendimiz’e gelerek:

-Bana, yaptığımda beni cennete koyacak bir amelden haber ver, dedi. Orada bulunanlar, buna da ne oluyor? Dediler.

Hz. Muhammed(s.a.v), “ Bir ihtiyacı var, ne olacak?” buyurdu ve soruyu soran adama dönerek:

“Allah’a ibadet edersin ve Ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın. Namazı kılarsın. Zekatı verirsin. Bir de sıla-i rahmi yerine getirirsin(yani akrabalarla bağlarını sürdürsün)” (Sahih-i Buhari, Zekat,1) buyurdu.

İslam Dinindeki bu aile fertlerine bağlılık, aile fertlerine, akrabalara ve komşulara iyilik etme ve yardımlaşma anlayışı; aile fertlerini, akrabaları ve komşuları da aşar… Aynı inancı, ve aynı duyguları paylaşan insanları (müslüman kardeşlerini) ve İslam Ülkelerini hatta tüm insanlığı da içine alır.

İşte yüzyıllardır milletimizi ayakta tutan güçlerin başında bu inanç, bu yardımlaşma ve dayanışma şuuru gelmektedir.
Böyle olduğu içindir ki tarihin her döneminde milletimize reva görülen çeşitli kötülükler neticesiz kalmış, en zayıf sanıldığı dönemlerde bile vatanını, devletini, milli ve manevi değerlerini korumuştur.

Sevgili Gençler!

Sonsuz şükürler olsun ki bizler, Allah’a yürekten inanmış ve mü’min olma şerefine ermiş bahtiyar insanlarız.
Vatanımızın en tenha köşelerinde bile Ezan-ı Muhammedi seslerini duyuyoruz. Gönlümüz ve ruhumuz huzur buluyor.

Bu güzel manzaranın bozulmaması, aramızdaki sevgi, yardımlaşma ve dayanışma duygularının daha da güçlenmesi için sevgi ve saygı bağlarımızı güçlendirmeliyiz.

Sevgili Gençler!

Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyuruyor:

“….iyilik etmek ve fenalıklardan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın. Günah işlemek ve haddi aşmakta yardımlaşmayın” ( Maide Suresi, Ayet:2)

Hep birlikte kardeşlik duygularımızı daha da kuvvetlendirelim.

Unutmayalım ki; millet olarak kaynaşırsak Devletimiz güçlenir. Devletimiz güçlü olursa millet olarak biz de güçlü oluruz. Ömrümüzün sonuna kadar huzur ve mutluluk içinde yaşarız.

Previous Gençlere Sesleniyorum-36 KOMŞULARINIZLA İYİ GEÇİNİN!

Leave Your Comment