Gençlere Sesleniyorum-61 BÜTÜN İNSANLARA SESLENİŞ

Sevgili Gençler!…

Cenab-ı Hakk’ın: “Habibim, şüphesiz biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik”(Enbiya suresi,107) buyurduğu Peygamberimiz (S.A.S) Efendimiz’in Mekke’den Medine’ye hicret buyurmalarından tam 10 yıl sonra idi.

Mekke fethedilmiş, Kabe putlardan temizlenmiş, etrafa nurlar saçılmış, bütün Arap Yarımadası baştan başa İslam’ın nuruyla aydınlanmıştı.

Zulüm ve haksızlıklara, küfür ve işkencelere, cahiliye adetlerinin tümüne birden artık son vermişti.

İslamiyet’in bütün esasları artık olduğu gibi tatbik ediliyor… Huzursuzluğa, vurgunculuk ve soygunculuğa artık rastlanmıyordu.

İslamiyet’in tam olarak hakim olduğu ve İslam kanunların tatbik edildiği yerlerde sen-ben kavgaları, kan davaları, putçuluk fikri, içki, kumar, fuhuş, baskı ve zülüm, gasp ve zorbalık görülmüyordu.

Allah’ın kesin olarak yasakladığı, İslamiyet’in yapılmasını hoş görmediği şeylere rastlamak mümkün değildi. Her tarafta huzur, bütün yüzlerde de saadet ve mutluluk ifadeleri görülüyordu.

Müslümanlar arasında sevgi ve kardeşlik duyguları hakimdi. Bütün Müslümanlar Peygamberimiz (S.A.S) Efendimizin etrafında adeta bir nur halkası oluşturuyordu.

Sevgili Gençler, tarih boyunca insanlık, asr-ı saadetteki gibi huzur, saadet ve mutluluk dolu günler yaşamamış ve kıyametin kopuşuna kadar da öyle günler göremeyecektir.

Çünkü Allah’ın Rasulü bir hadisi şeriflerinde

  “Ümmetimin (fazilet bakımından) hayırlısı, aralarına (Peygamber olarak) gönderildiğim kimseler, sonra onların peşinden gelen (Tabiin) dir.”(Sahih-i müslim, c.7,s.185) buyuruyor.

Bütün kabilelerin akın akın gelerek cehalet karanlıklarından kurtulup ilim aydınlığını, putçuluk inancından sıyrılıp tek Allah inancını kabul edip Müslüman oldukları bir zamanda bütün Müslümanlarla birlikte hac farizası ifa edilecekti. Bütün kabilelere duyuruldu. Herkes Peygamberimiz (S.A.S) efendimizle birlikte haccedebilmek için adeta yarışıyorlardı.

Hicretin onuncu senesi Zilkade Ay’ında Peygamberimiz (S.A.S) Efendimizin hacca gideceği ilan edildi.

Medine-i Münevvere’ye gelen kabileler, çadırlar kurdular. Medine’ye sığmayıp dışarı taştılar. Bu coşkunluk, bu sevgi ve kardeşlik duyguları içinde yüz bini aşkın Müslüman bir araya geldi.

Peygamberimiz (S.A.S) efendimiz, Zilkade Ay’ının 25. cumartesi günü yıkandıktan sonra ihrama büründü. Öğle namazını kıldıktan sonra bu tarihi haccı ifa etmek üzere Medine’den ayrıldılar.

Muhterem zevcelerini de hac farizasını ifa etmek üzere beraberinde götürdüler.

Nihayet Harem-i Şerif hududuna ulaşınca “Lebbeyk” sesleri dağ, taş, ova ve sahraları inletti. Daha sonra, Mekke-i Mükerreme’yi ziyaret ettiler. Ve Arafat’ta Kusva adındaki devenin üzerinde sayıları yüz bini aşan Müslümana (Ashab-ı Kiram’a) meşhur veda hutbesini irad buyurdular.

Cihan tarihinde en büyük devrimi yapan Allah’ın Rasulü, cahiliyye  adet ve geleneklerini ayak altı ettiğini, insanların kanını emen ve huzursuzluğun kaynağını teşkil eden faizi haram kılındığını, zinanın haram edildiğini bir bir beyan buyurdular.

Bütün cümleleri ciltler dolusu kitaplar teşkil edecek kadar şümulludur. O eşsiz insanın sıfatlarından biri de “az sözle çok manalar ifade etmek”tir.

O gün (9 Zilhicce Hicri 10) Fahri Alem (S.A.S), Kusva adındaki devesinin üzerinde sayıları yüz bini aşkın Müslümanlara ve onların şahsında kıyamete kadar gelecek milyarlarca Müslümana şöyle seslenmiştir:

“Ey İnsanlar, sözümü iyi dinleyin. Belki bu haccımdan sonra sizinle ebedi olarak burada bir daha buluşamayacağım.

 İnsanlar, bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise; bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öylece mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.

  Ashabım, yarın Rabbinize kavuşacaksınız. Ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de bir birinizin boynunu vurmayınız. Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin. Olabilir ki, bildirilen kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş olur.

  Ashabım, kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lakin borcunuzun aslını vermek gerekir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah’ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahiliyyetten kalma bu çirkin adetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faizde Abdulmuttalib’in oğlu (amcam) Abbas’ ın faizidir.

  Ashabım, cahilliyet devrinde görülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. İlk (kaldırdığım) kan davası Abdulmuttalib’in torunu (amcazadem) Rabia’ nın kan davasıdır.

  İnsanlar, bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyetini kurmak gücünü ebedi surette kaybetmiştir. Fakat siz bu kaldırdığım şeyler dışında küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakının.

  İnsanlar, kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, onların aile yuvasını sizin hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvasına alırlarsa onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü giyim ve yiyimlerini temin etmenizdir.

  Müminler, size öyle bir şey  emanet bırakıyorum ki, ona sıkı sarıldıkça yolunuzu şaşırmazsınız. O emanet Allah’ ın kitabı Kur’an-ı Kerim ve Resulullah’ın sünnetidir.

  Müminler, sözümü iyi dinleyiniz ve iyi anlayınız.

Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Böylece bütün Müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olsun.

  Ashabım, kendinize de zulmetmeyiniz. Kendinizin de üzerinizde hakkı vardır.

  İnsanlar, Cenab-ı Hak her hak sahibinin hakkını(Kur’an’da) vermiştir. Varise vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başkasına  ait olduğunu  iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah’ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün Müslümanların ilencine uğrasın. Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tövbelerini ve ne de adalet ve şehadetlerini kabul eder.

  İnsanlar, Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Allah’ın yanında en kıymetli olanınız ona en çok saygı göstereninizdir.  Arap’ ın Arap olmayana Allah saygısı(Takva) ölçüsünden başka bir üstünlüğü yoktur.

  İnsanlar, yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

Bütün Ashab-ı Kiram hep birden  “Allah’ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun” diye şehat ederiz, dediler. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem, şehadet parmağını kaldırarak sonra da cemaat üzerine indirerek şöyle buyurdu:

“Şahid ol Ya Rab, Şahid ol Ya Rab, Şahid ol Ya Rab”

Cenab-ı Hak cümlemizi Fahr-i Alem’in şefaati kübrasına nail kılsın.

Sevgili  Gençler,  Peygamberimiz(S.A.S) Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor:

  “Biriniz ben kendisine babasından, oğlundan ve insanların tamamından daha sevimli oluncaya (yani bir mümin, Peygamberimizi anasından, babasından ve evlatlarından ve insanların tamamından daha fazla sevinceye) kadar (kemaliyle) iman etmiş olmaz.” (Sahih-i Buhari, C.1,S.9)

Peygamberimiz (s.a.s) Efendimizin  şefaatine nail olabilmek;ancak onu herşeyden çok sevmek, gittiği yoldan gitmek, onun izinden ve açtığı  çığırından yürümek, Allah’ın kelamı Kur’an-ı Kerimden sonra onun sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılmakla mümkündür.

&s tarafından.|2023-12-06T21:29:57+00:00Aralık 6th, 2023|Makaleler|Yorum yok

Siz de fikrinizi belirtin

Go to Top