Gençlere Sesleniyorum-55 SABIRLI OLUN!..

Sevgili Gençler!…

Sabır, “Acıya katlanmak, sıkıntı ve meşakkatlere karşı, soğukkanlılıkla mukavemet etmek, aklın ve dinin gösterdiği yolda sebat etmek” tir.

Sabır, ruhun bir melekesidir. Güzel bir huydur. Tahammülü zor ve nefse ağır gelen şeylere katlanmak ancak sabır ile olur.

Bir hakkı müdafaa ve muhafaza etmek için gösterilen sebat, sabretmekle mümkündür.

Bütün faziletlerin anası, hayatta muvaffak olmanın ve kemale ermenin sırrı, bu güzel huydur.

Her türlü rezaletin altında sabırsızlık veya gerektiği gibi sabır göstermemek yatmaktadır.

Sabır, her faziletin üstünde bir değer taşır. Cenab-ı Hak bu konuda şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Çünkü Allah, muhakkak sabredenlerle beraberdir.” (Bakara Suresi, Ayet:153)

“And olsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile imtihan ederiz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!”  (Bakara Suresi, Ayet: 155)

Sabır ve sabredenler, Kur’an-ı Kerim’de 70’ten fazla Ayette övülmüştür.

Sabrın sonu selamettir. Başarıdır. Sabır acı, ama neticesi tatlıdır.

Peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz bu konuda şöyle buyuruyor:

“Sabreden başarıya ulaşır”,

“Sabır, başarının anahtarıdır.”,

“Bilin ki, zafer sabırla beraberdir.”,

“Sabır, bir ışıktır.”,

“Sabır, cennet hazinelerinden bir hazinedir.”,

“Sana sıkıntı veren şeylere karşı sabretmende birçok hayırlar vardır.”,

“Sabır,  hadisenin sarsıntı tesiri yaptığı ilk anda gösterilen tahammüldür.” (S. Buhari, Cenaiz, S.32)

Sabretmek; mahkûmiyete, meskenete ve zillete razı olmak, haksız tecavüzlere,  insan haysiyetine gölge düşürecek saldırılara katlanmak ve bunlara ses çıkarmamak anlamına gelmez.

Çünkü meşru olmayan şeylere karşı sabretmek caiz değildir.

Bunlara karşı içten elem duymak ve mümkünse bunlarla mücadele etmek gerekir.

İnsanın kendi gücü ve iradesiyle üstesinden gelebileceği kötülüklere katlanması ya da karşılayabileceği ihtiyaçları karşısında gevşeklik göstermesi sabır değil, acizlik ve tembelliktir.

Bazı sıkıntılar vardır ki, kulun irade ve gücünün üstündedir.

Böyle felaketlerle karşılaşıldığı zaman heyecana kapılmadan ve şikâyet etmeden Takdir – i İlahiye razı olup sabretmelidir.

Nitekim Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerim’de sabr-ı cemil (güzel sabır) emretmektedir.

“O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman:  Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz, derler.” (Bakara Suresi, Ayet:156)

Peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz, “Sabır, acı bir olayın yaptığı sarsıntıya karşı ilk anda gösterilen tahammüldür.” (Buhari, Cenaiz-32) buyurmuştur.

Aslında elden bir şey gelmediği zamanlarda sabırsızlık göstermenin bir faydası yoktur ve lüzumsuz bir harekettir.

Dünya hayatı, kimi zaman bizleri neşe ve sevinç içinde güldürür, kimi zaman da türlü türlü kederler içinde ağlatır.

Bugün sağlıklı, güçlü ve kuvvetli görünen kişi, yarın hasta, dertli ve zayıf olabilir…

Bir an gelir fırsat doğar, itibar görür, en üst mevki ve makamlara kadar çıkabilir. Bir anda da bütün imkanlarını yitirebilir…yüzüne bakılmaz hale gelebilir…

Kısaca dünya hayatı; üzücü, yıkıcı, sevindirici, coşturucu, taşkınlığa yöneltici durumlarıyla çok çeşitli ve cilvelidir.

İşte bunun içindir ki Yüce Rabbimiz, uyanmamız ve kendimize gelmemiz için bütün insanlığa hayat rehberi olan şu hükmünü bildirmiştir:

“Hiç şüphesiz insan, hüsran(perişanlık)  içindedir. Ancak, (gerçek anlamda) iman eden, salih amel işleyen, Hakkı ve sabrı tavsiye edenler mütesna(o bahtiyar insanlar bu hüsranın dışındadır).” (Asr Suresi)

Rabbimiz bu surede: İnsanın nefsine aldandığı müddetçe zararda olacağını, ancak, sağlam imana, iyi davranış ve güzel uğraşlara sahip olan bahtiyar insanların ise  zarara uğramayacağını  haber vermektedir. Ayrıca her zaman gerçekten yana olmamızı, hayatımız boyunca düşünce ve çalışmalarımızda sabrı, temel esas olarak kabul etmemizi hatırlatmaktadır.

Günlük olaylar karşısında çalışmamız, azmimiz, kimi zaman arzu ettiğimiz biçimde olmayabilir, moralimiz sarsılabilir. Bu durumlarda hemen umutsuzluğa kapılmamalıyız.

Ele aldığımız herhangi bir işi, bir görevi sarsılmaz bir irade gücü ve tükenmez bir sabırla sonuna kadar götürmeliyiz.

Eğer sabırla, yılmadan, kayıtsızlık, tembellik ve bıkkınlıkla mücadele ederek çalışırsak, ruhumuza iyi bir şekil verebiliriz.

Sabırla yapılan en küçük işler bile, bize kendimizi saymayı, kendimize güvenmeyi öğretir.

Başladığı meşru bir işte sonuna kadar sabreden mesud olur.

Sabır, en küçük işler için bile önemi olan bir gerçektir.

Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerimde Secde Suresinin 24. Ayetinde, sabredenlerin insanlara önderlik yapabilecek bir makama ulaşabileceklerinden haber veriyor.

Gerçekten de büyük şahsiyetler, hayatlarında sabırlarının sonucu olarak üstün mevkilere, şan ve şöhretlere ulaşmışlardır.

Bütün Peygamberlerin sabrı, ümmetlerine birer ibret belgesidir.

Bu seçilmiş eşsiz insanları bir tarafa bırakırsak bile ariflerin, bilginlerin, büyük kumandanların başarılarında en etkili faktör, sabırlı olmalarıdır.

Sabır, başarının, olgun insan olmanın, faziletin temel şartıdır.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz şöyle buyuruyor:

Namaz nurdur, sadaka bürhandır, sabır aydınlıktır” (Riyazu’s-Salihin, C.1, S. 52)

Bu mübarek ifadelerden anlaşılıyor ki; maddi ve manevi yönden kazanç sağlamak isteyen herkes, herşeyden önce düşüncesinde, tutum ve davranışlarında sabırla ve aklı selim ile hareket ederse daha başarılı ve mutlu olur.

Sabır, bir anlamda da zamanı ifade eder.

Öyle anlar olur ki, herhangi bir olay karşısında hemen kaygıya kapılırız. Herşeyin bittiğini sanırız. Ama o olay karşısında biraz sabredersek zamanın lehimize döndüğünü görürüz,

İşte bunun içindir ki;

“Sabır, tatlı bir meyvedir. Ancak olgunlaşması bazen çok uzun bir zaman gerektirir” demişlerdir.

Evet, daha düne kadar uzaya çıkmak hayal idi. Bugün gerçekleşti. Ay’a ve Venüs’e varıldı.

Ve daha nice örnekler…

İnsanlığın bütün bu başarıları, sabrın teknikle birleşmesinin ürünüdür.

Bazı musibetlerin kısmen veya tamamen önüne geçmek mümkündür. Böyle durumlarda bir taraftan sabrederken öbür taraftan fikri, bedeni ve mali bütün imkânlarla çalışmak ve bu sıkıntılardan kurtulmak gerekir.

Bu da sabır işidir.

Sabır, bir taraftan sebeplere başvurmak, öte yandan acizlik göstermeden elden geleni yapmaktır.

Dünyada sıkıntı ve meşakkati olmayan iş olmadığına göre her şeyde bir sabır söz konusudur.

Namaz kılmak, oruç tutmak gibi ibadetler; haram yememek, içki içmemek, zina etmemek, cimri olmamak, israf etmemek, ilim tahsil etmek gibi hususların hepsi de sabra muhtaçtır.

Netice olarak sabır; imanın, ibadetin, bilgi ve hikmetin kısaca bütün faziletlerin başıdır.

Bütün kötü huyların kaynağı da sabırsızlıktır.

Öyleyse Sevgili Gençler, herhangi bir olay karşısında hemen kötümserliğe ve karamsarlığa kapılmayalım.

Sabırla, ısrarla ve doğru olarak hayat basamaklarını tırmanmaya çalışalım.

İnsan iradesine sahip ve nefsine hakim olma faziletini sabırla elde eder.

Sabır, insanın fetanetini artırır ve ruhunu “SABUR” olan Allah’a yüceltir.

Unutmayalım ki; ”ALLAH SABREDENLERLE BERABERDİR”. (Bakara Suresi, ayet:153)

&s tarafından.|2023-12-06T21:33:38+00:00Aralık 6th, 2023|Makaleler|Yorum yok

Siz de fikrinizi belirtin

Go to Top